Pazar, 19 Temmuz 2009 14:16
e-Posta   Yazdýr

BU YAZI AYNI ZAMANDA ARTABEL GÖLLERININ TABIAT PARKI OLARAK ILAN EDILMESININ HIKAYESIDIR....

Kar’a Kar Yagar Yildiz Göllerinde

Henüz çok küçük yaslardayken, çocuk gözüyle Karaburga (Burgababa) daglarina bakar, bu dumanli daglarin arkasinda ne oldugunu hep merak ederdim. Basi göklere degen dumanli daglar çok gizemli gelirdi bana. Nasil varilirdi oralara?

2995 metre yüksekligindeki Karaburga daginin köylülerimiz üzerinde büyük bir etkileyici gücü vardir. Bu dag ile köylülerin yasami bütünlestir diyebilirim Her yil Asigin Pinari’na yapilan geleneksel ziyaretler bunun en belirgin kanitidir. Köylülerimiz yakin yillara kadar sürdürülen BURGABABA ziyaretleri özlenir hayal edilir olmustur.

Göç etmelerine ragmen bu geleneklerini sürdürebilmek için Köylerine turlar düzenleyen insanlar bu beraberliklerini devam ettirmeye kararlidirlar, çünkü burada inanç biçimi yasaminin sürdürebilme hem de yaz ortalarinda karlar üzerinde yürüme heyecanini yasarlar.

Sagligina güvenebilenler ise Karaburga tepesindeki sehitlik ziyaretinde bulunurlar.
Hasat sonu, yani, yayla yasamininda bitiminde düzenlenen bu ziyaret törenlerinde kurbanlar kesilir, yemekler hazirlanir, horon tepilir, dostluk duygulari içinde güzel bir gün geçirilirdi. En güzel giysileri içindeki insanlarimiz rengarenk biçimde dogayi süslerlerdi.

Halkimiza büyük bir zevk ve heyecan veren bir olay vardi ki o da Yildiz gölleri’ne yapilan geziydi. Bu gezi için önceden hazirlanilir, günün çok erken saatlerinde yola çikilirdi. Gökteki isil isil yildizlar yola çikanlara kilavuz olurlardi. Bazen de Karaburga gezisinin devami olarak Yildiz gölleri’ne gidilirdi.

Karaburga’nin sol tarafinda Hashas deresi Kanyon vadisi, ötelerde Giresun’a bagli Alucra topraklari alabildigince gözler önüne serilmektedir. Sag yanda ise Siran ve Kelkit topraklari uzayip gitmektedir.

Çevrenin dogal güzelliklerini izleyerek yol alinir ve üç dört saat sonra Cankurtaran ve Abdalmusa tepesine, sonra da Yildiz Gölleri’ne varilirdi. Yaz ve kis mevsimini bir arada barindiran Yildiz Gölleri yöresi gerçekten de görülmeye degerdi. Bir yanda daglarin yamaçlarinda serili bembeyaz kar örtüsü ve düzlüklerinde masmavi, buz gibi göller; diger yanda yemyesil çimenleriyle bir bitki örtüsü... Bu dogal cennet ortaminda saatlerce eglenen doga tutkunu insanlarimiz ayni yolardan geri dönerlerdi.

Çocuklugumda düslerimi süsleyen yildiz gölleri’ni incelemek en büyük arzularimdan biri olmustur yillar yili. Sonunda 1996 yili Agustos ayinda bu istegimi gerçeklestirebildim. Öncelikle, Milli Parklar Genel Müdürlügü’nün onayini alarak ayni daireden arkadasim olan Jeoloji Yüksek Mühendisi Mutlu Gürler ile birlikte Ankara’dan Gümüshane’ye giderek Gümüshane Il Gençlik ve Spor Müdürlügü’nün hizmetimize verdigi soför Yusuf yönetiminde Yildiz Gölleri’ne dogru yola çiktik. Yolumuz üzerindeki Musalla Köyü’nden 65 yasinda Mehmet Sahin adinda bir kilavuz alarak yolculugumuzu sürdürdük. Sonradan ögrendigim kadariyla bilmeden en uzun yolu katetmisiz.
Yildiz Dagi eteklerinde bulunan Yalinkavak (Soroyna) yaylasinda aracimizdan indik. Soförümüz, Gülaçar Köyü’nde bizi beklemek üzere yanimizdan ayrildi. Rehberimizle birlikte tasiyabilecegimiz kadar yiyecek ve içecek ile çekim malzemelerimizi alip, sisli ve dumanli göller bölgesine dogru yola çiktik. Gece karanligina kalma olasiligina karsi isildagimiz, fenerimiz yanimizda hazirdi.

Görüs mesafesinin on ile yirmi metreye düstügü bir ortamda yol aldik. Gördügümüz dogal güzelliklerin, tür tür bitkilerin fotograflarini çektik. Bir ara sisten gözgözü görmez bir durumla karsi karsiya kaldik. Ne olura olsun geriye dönmek yoktu. Yürüyüsümüzü sürdürdük. Kilavuzumuzun açiklamasina bakilirsa bulundugumuz bölge, Kurtulus Savasi’nda karargah olarak kullaniliyormus. Gördügünüz kogus, firin, as evleri ve siperler. Agustos ayinin bu soguk gününde bizi yillar öncesine mücadele yillarina götürdü.

Yedi buçuk saatlik bir yolculuk sonunda sis dagilinca kendimizi karli daglarin arasinda bulduk. Bes tane gölün bulundugu vadiyi görünce çok heyecanlandik. Bu arada aksam olmak üzereydi. Ancak sis tamamen dagilmisti.
Bir sirtta bulunuyorduk. Buradan tüm gölleri görmeye çalisiyorduk. Bu arada çekimlerimi kesintisiz sürdürüyordum. Karsi tepelere dogru alçalip batmaya hazirlanan günesi izlemek insana doyumsuz bir keyif veriyordu. Çevrenin dogal yabanil güzelligini doya doya izledikten sonra ince derecikleri izleyerek Artabel Köyü’ne dogru yürümeye basladik. O kadar yorulmustuk ki, bacaklarimizda bizi tasiyacak güç kalmamisti.

Saat 22.00’de soförümüzle bulustuk. O geceyi bir köy evinde kalarak dinlendikten sonra ertesi gün erkenden Yildiz Gölleri’ne yeniden gitmek üzere bir kez daha hazirlandik.
Orman Isletme Müdürlügü’nün görevlendirdigi Beskilise Köyü’nden soför Hüseyin yönetimindeki bir araçla yola çiktik. Bu kez yanimiza kilavuz olarak Hasköy (Soguksu) Çarik Mahallesi’nden Temel Yazgan adindaki bir baska Kilavuz aldik.
Yol boyunca türlü meyve baglari gördük. Karsimizda boy atmis olan karli daglarin muhtesem güzelliginin tutsagi olmustuk. Bir tepenin üzerinde gördügümüz yer köprü biçimindeki dev bir kere bizi büyülemisti. Biraz ilerde kale görünümünde bir tepe gördük Bu tepenin dogalligi bozulmadan üzerine kale ve burçlar yazilmistir. Bu görünümler bizi yüzyillar öncesine götürmüstü.

Artabel Köyü’nü geçtikten sonra Selaleler Bölgesi’ne vardik. Burada, halkimizin yakindan tanidigi Tutya adindaki çiçekle karsilastik. Uzun gövdeli, pembe, beyaz renkli Tutya dogayi süslüyordu. Burada birbirinden güzel daha nice nice çiçekler vardi. Dün gecenin karanliginda farkina varamadigimiz güzellikleri simdi doya doya izliyorduk.

Bir gün önce duman ve sisler yüzündün yapamadigim çekimi simdi bol bol yapiyordum. Doga bana sanki özellikle poz verir gibiydi.
Sonunda küçük bir ova büyüklügündeki Karagöl’e vardik. Sol yanimiza Cankurtaran Dagi’ni alarak batiya ilerliyoruz. Karsimiza çikan Aygir gölleri hayvan figürlerini andiriyordu.

Burada daglar arasina dört mevsim sikismisti. Uzaklardaki çam ormanlarinin berisinde içi kar, buz dolu, mavimsi, yesilimsi bes tane göl daga tutkunlari tarafindan görülmeye degerdi dogrusu.

Çevresinde iki isimsiz göl daha bulanan Artabel Gölü’ne ulasmamiz mümkün degildi. Bu gölleri görebilmek için çadir kurup gecelememiz gerekiyordu. Çadirinizi ister karin üzerine ister çimenlerin üzerine kurun. Agustos ayinda kar hiç eksik olmaz burada. Onun için "KAR’A KAR YAGAR" denir buralarda. Bu güzellikleri daha önceleri sadece duymustum. Hayal etmistim. Simdi ise yasayarak gördüm, ögrendim. Iste size DOGA FARKI.

Buradan tek tek görmeye çalistigimiz göllerin tamamini Gümüshane/Siran Yeniköy ve Kirinti köylerine yakin olan Karaburga’dan (Burgababa) geçerek ulasabileceginiz Abdal Musa tepesinden kusbakisi olarak rahatça görebilirsiniz.
Yöremize Dag turizmini kazandirabilmek amaci ile bu güzellikleri size anlatma geregi duydum.
Tabiat parki olma özelligi ve Teknik bilgileri MUTLU GÜRLER hazirladi.





Yazar
Cevat Günel-ANKARA
Foto-Ressam


http://www.karaburga.com/



Yorumlar
Ekle
Henüz Yorum Yazýlmamýþ ilk yorumu siz ekleyin!...

Bu Sayfa Toplam 1807 kere Ziyaret edilmiþtir.

Copyright © 2009,  Bu site Kopuz Köyü’nün resmi sitesidir.