Pazar, 19 Temmuz 2009 14:16
e-Posta   Yazdýr

* Yazi ve resimler Atlas Dergisinden alinmistir.

ARTABEL: Doruktaki Park

Yalçin doruklarin çevreledigi yalniz ve sessiz buzul gölleri... Nadide bitkiler, hayvanlar ve jeolojik hazineler... Onlarin tepesinde uçan ve sanki söyle diyen kaya kartallari: "Burada her sey yolunda." Dogu Karadeniz’in Gavur Daglari’ndaki Artabel Gölleri Tabiat Parki, kendini insandan sakinan yüksek bir cografyada bulunuyor.

YAZI: NAZAN ARAZ (*) / FOTOGRAFLAR: CÜNEYT OGUZTÜZÜN
Kis aylarinda yollarini karlarin örttügü geçit vermez daglardi bunlar. Sakli güzelliklerini ancak beyaz örtü eriyip derelere karistiktan sonra gösteriyorlardi. Gavur Daglari’nin ününü yedi yil önce ilkbaharda, ona ulasmanin henüz mümkün olmadigi mevsimde duymustum. Dogu Karadeniz’in Kaçkar’dan sonraki ikinci en yüksek noktasina, 3 bin 331 metrelik Abdalmusa Tepesi’ne sahipti bu sarp daglar. Eteklerinde çok sayida buzul gölünün bulundugunu ögrenmek beni daha da heyecanlandiriyordu. Ama bu nadide alanla tanismak için yazin gelmesini, yollarin inadinin kirilmasini beklemem gerekti.
Iste görür görmez hayran kaldigim Gavur Daglari ve Artabel mevkiiyle bir temmuz günü karsilasmistim. Zengin bir bitki ve yaban hayvani varligi, 21 buzul gölü, jeolojik ve jeomorfolojik degerler, muhtesem bir peyzaj... Sonra da hemen kâgida kaleme sarilip "tabiat parki teklif raporu"nu hazirlamaya baslamistim.

Yaptigim arastirmalarda Artabel’in üç farkli vadiden olustugunu ve bu üç vadi boyunca birbirinden güzel üç rotanin var oldugunu ögrenmistim. Gavur Daglari’na ilk ziyaretimde Gülaçar Vadisi rotasini tercih ettim. Daha sonra defalarca gittigim alanin en güzel, en çok dogal degere sahip rotasiydi bu. Artabel, aklimda hep bu güzergâhla kaldi.
Zigana Tüneli’nin hemen çikisinda ihtisamli yüzünü gösteren Gavur Daglari’ni doya doya izledikten sonra Trabzon’u Gümüshane’ye baglayan karayolunun 82. kilometresinden Karanlikdere Vadisi’ne girmistik. Bizi çok da düzgün olmayan toprak bir yol karsiladi. Dogrusu yolun bu durumu beni sevindirmisti. Bozuk yol trafigin azliginin, dolayisiyla yörenin insanlar tarafindan az kullanildiginin göstergesiydi. Ilk yolculugumda içimden bir his insanlarin olumsuz müdahalesinden uzak kalmis, dogal yapisini korumus bir alana dogru yol aldigimi söylüyordu. Insan kullaniminin oldugu her yerde dogal yapilar degisir ve buna toleransi olmayan türler tehlikeye girer. Koruma altina alinmis ve simdiye kadar kirlenmeye maruz kalmamis alanlar hizla azaldigindan Artabel’in degeri gözümde gittikçe artiyordu.
Karadeniz Bölgesi’ni karakterize eden çogu özellikten siyrilmis, farkli bir cografyada ilerliyordum. Dere yataklarinda görmeye alistigim kizilagaçlarin yerini meyve bahçeleri; tastan, ahsaptan yapilmis evlerin yerini toprak evler almisti. Hava bütün rutubetini Trabzon’da birakmis olmaliydi ki bize sisten uzak berrak bir gökyüzü eslik ediyordu. Otuz dört kilometrelik yol boyunca müthis bir görüntü ziyafeti çektigimden zamanin nasil geçtigini anlamadim.
Araç yolunun son buldugu noktada bizi muhtesem bir orman dokusu karsiladi. Artabel Deresi (Büyükdere) adeta ziyaretimizden memnun kalmis coskulu akisi ile bize "hos geldin" diyordu. Çantalarimizi sirtlayip rengârenk bitkilerin arasinda, derenin çagiltisi esliginde yola koyulduk. Henüz otuz dakikalik bir yol kat etmistik ki karsisinda saskinliktan donakaldigim bir selale ile karsilastim. Selalenin en etkileyici özelligi, yukaridan dökülen sularinin birkaç metre indikten sonra ikiye bölünerek coskulu akislarina, birbirine zit iki yönde devam etmesiydi.

Engebeli arazi boyunca ilerliyor, çok degisken topografik özelliklerin tadini çikariyordum. Rota boyunca yalçin ve dik doruklarin, ana dere ve yan derelerin görüntüsü bana eslik ediyordu. Yükseklik arttikça karsima yer yer yumusak düzlükler çikiyordu. Ilerledikçe subalpin çayirliklar yerini alpin çayirliklara birakiyor, toprak yapisi, egim ve rutubete göre farkli bitki türleri kendini gösteriyordu.
Sonunda beklenen an gelmisti. Ilk selalenin güneybatisinda yer alan Küçük Göl karsimdaydi. Hiç de küçük olmayan bu göle yukaridaki Büyük Göl’den ayrilmasi için böyle deniyor olmaliydi, yoksa hiç de "küçük" sayilmazdi. Çesitli renkte likenlerle kapli bir tepenin etrafini yarim daire seklinde çevreleyen göl tam karsisindaki Zigana Daglari’na bakiyordu. Burada buna benzer yirmi tane gölün daha oldugunu düsünmek, insanin baska bir dünyada olduguna inanmasi için yeterliydi. Bu küçük cografyaya ne kadar da çok deger sigmisti.
Gülaçar Vadisi’nin giris noktasindan itibaren yer yer dereleri, yer yer yamaçlari takip eden yürüyüs güzergâhima devam ettim. Daglarin görkemi ile eteklerindeki göllerin sessiz mütevaziligi tam bir karsitlik olusturuyor, alana büyük bir peyzaj degeri katiyordu. Ana dere ve çok sayidaki yan derenin olusturdugu hareketli dogal hatlar, yükseklikle farkli açilar kazanan dag manzaralari Artabel’i esi zor bulunur bir yer yapiyordu.

Irili ufakli alti gölü ziyaret ettikten sonra, ögle yemegimi Karanlikgöl’ün kenarinda manzaraya karsi yedim. Göldeki küçük adacik onu digerlerinden ayiriyordu. Gözlerimi gökyüzüne çevirmis Artabelinbasi Tepe’nin heybetli durusunu izliyordum ki zirveden bir kaya kartalinin süzüldügünü gördüm. Tam olmasi gereken yerdeydi ve bize adeta burada her seyin yolunda oldugunu söylüyordu.
Daha sonra kuzeydoguda yer alan sirtin arkayüzünü de kesfe çiktim. Bu zorlu parkuru kat etmek bir saat kadar sürdü. Bittiginde öyle bir noktadaydim ki hemen sag tarafta Besgöller, biraz ileride sol tarafta Karagöller görünüyordu. Güneyde Artabelinbasi Tepe, kuzeybatida Abdalmusa Tepesi ve arkasinda Kopuz Vadisi... Boncuk Gölü’nün kiyilari ise bu mevsimde bile karliydi.
Trabzon’a döndügümde hemen hazirliklara basladim. Böylesi bir alan mutlaka tabiat parki olarak kayit altina alinmaliydi. Bu sayede kaynak degerleri bütün tehlikelerden korunmali, koruma-kullanma dengesi içinde ilgi gruplarinin ziyaretine sunulmaliydi.

Çalismalarim 1998 Aralik’inda sonuç verdi; 5 bin 859 hektar büyüklügündeki alan jeolojik ve jeomorfolojik kaynak degerleri, flora, fauna zenginligi ve peyzaj degerleri açisindan önem tasimasi nedeniyle "tabiat parki" ilan edildi. Bu, bir milli parkçi olarak benim için çok büyük mutluluktu. Ancak her sey yeni basliyordu. Yilar süren çalismalar sonucu 141 bitki, 30 memeli hayvan ve 88 kus türü ile algilama üstünlügü olusturan 13 peyzaj degeri Artabel Gölleri Tabiat Parki’nda yer alan kaynak degerleri olarak ortaya konuldu.
Bu cografyayi ilginç kilan bir diger özellik de Gavur Daglari’nin üzerinde taban yüksekligi 2 bin 720-2 bin 970 metre arasinda degisen 12 sirk grubunun tespit edilmesi. Ayrica bu sirk göllerinin yani sira buzul asindirmasinin delili olan sürgüler, hörgüç kayalar, tekne vadiler ve moren depolari da bulunuyor. Dogu Karadeniz göl varligi bakimindan oldukça fakir. Artabel, sahip oldugu 21 buzul gölüyle bu konuda öne çikiyor. Üstelik bunlar hiç kirlenmemis, dogalligi bozulmamis göller. Artabel’e her gidisinde onun farkli bir yönünü kesfediyor insan. Kayaliklarda otlayan bir yabankeçisi, gezinen bir ayi, yakaladigi çekirgeyi yiyen bir yilan... Kayaliklar, orman, dereler, büyüklü küçüklü selaleler, göller, yalçin tepeler, zirveleri karli daglar, mevsimlere göre farkli renkler sunan bitkiler ve gökkusaklari... Artabel Gölleri Tabiat Parki, yükseklerde uzak yalnizligini ve güzelligini yasamaya devam ediyor

(*) NAZAN ARAZ, ORMAN YÜKSEK MÜHENDISI

Sayi 151 / Ekim 2005



Yorumlar
Ekle
Henüz Yorum Yazýlmamýþ ilk yorumu siz ekleyin!...

Bu Sayfa Toplam 2039 kere Ziyaret edilmiþtir.

Copyright © 2009,  Bu site Kopuz Köyü’nün resmi sitesidir.